Alanın en zula yerinde oturmuşlardı.  Biri,  kimi zaman siftah dahi yapmadan kepenk kapatan bir esnaf, diğeri ise emekli devlet memuru...

40 derece sıcağın azizliği ile alınlarından akan ter yanaklarına akıyordu.
Esnaf olan kısık bir sesle "vallahi bu hafta 6 dügün davetiyesi gelmiş eve " diye mırıldandı.
Dikkatle kendisini dinleyen  emekli komşusu da "vıle babam! benim de senden geri kalır yanım yok... 4 tane de bana gelmiş" 
İki kafadarin dertleştiği yerin   5-6 m ilerisinde ise 'Başı var sonu yok' halay dönmeye devam ediyordu.
Takmış takıştırmış ceylan gözlü kızlar ve onların koluna girmiş yağız esmer delikanlılar halay figürleri ile adeta birbirlerine nispet yaparcasına raks etmenin keyfini çıkarıyorlardı..
Hani derler ya "koyun can derdinde kasap et derdinde" işte öylesi çelişki...
Saatler sonrasında sahnedeki sanatçının mikrofonu susup, halaylar durduğunda, malum masa! meydanın orta yerine konuldu.
Etrafına saçlar bıyıklar boyalı, kelli felli birkaç şahsiyet oturduktan sonra ayakta bekleyen hasılat toplayıcısının" geli cemaata eziz vexté xelatiye.. bıçeké lez ken" anonunsuyla iki kafadar adeta irkilircesine toparlandılar.
Gelen ilk anons "berezava 20 hezar dolar giriye xelaté zava mal mezelé vi awa" 
Ve akabinde "flankesésı guré flankesı 5 Hezar dolar ... flankesé 15 milyar kérne xelaté zava mala va ava" 
Bu seremoni saatlerce sürüyor ve gelen paralar destelenip masa üzerinde istiflenirken  bizim iki kafadar ise sabırla  ve sabırla limitin bin- iki bin liraya inmesini bekliyordu.
Lakin takı limit de ülke enflasyonu misali bir türlü aşağı inmiyordu . 
Hasılat toplayıcı  abinin  "de lez béken. Vext dérenge" tacizleri  daha da artınca,iki kafadar, ellerini ceplerine atıp  borç harç temin ettikleri parayı utana sıkıla elden ele uzatarak yerine  ulaştırıyorlar...
Bu anekdot kentimizin sıradan bir düğününde not alınan bir anektod.
################

Vallahi de billahi de bu durum "insanım" diyen herkesi az düşündürtmeli..
Yahu kardeşim, gariban düğüne gitmek için gidip borç para alıyor. 
Eee peki şimdi sorarım sizlere..
Eyyy aşiret büyükleri.
Eyyyy hali vakti yerinde olan kentin saygın kişileri.. 
Şüphesiz ki her baba çocuğuna dillere destan bir düğün yapmak ister...
Buna zerre kadar itirazımız yok .
Allah mesut bahtiyar etsin.
Sed car piroz u mübarek be.. 
Lakin, madalyonun bir de bu acı yüzü  yüzü  var.
Düşünebiliyor musunuz ?
Adam gidip borç para alıyor.
Borçlanıyor..
Sırf orada sen onu göresin diye.
Yahu kardeşim...
Düğününe son model lüks araçlardan inen ve büyük bir ihtişamla karşılanan davetlilerin olabilir.
Lafımız yok.
Eyvallah.
Sen ona gittin o da gelecek 
Çocuğunun düğünü için milyarlarca para da harcayabilirsin. 
Gelinine kilolarca altın takmana da bir şey dediğimiz yok.
Dubare sed piroz u mübarek be...
Ama saatlerdir güneşin altında cebelleşen bu dar gelirli iki kafadarin yaşadığı zorlukları hiç mi düşünmezsiniz. 
En kral emeklinin aldığı aylık 30-35 bin.
Orta halli esnafın ise aylık gelir ortalaması 50- 60 bini geçmez.
Eee peki bu gibi şahsiyetler haftada en az iki düğüne gitse ve en az ikişer bin hediye etse eder 8 bin.
Ayda eder 32 bin.
Eee peki bunlar ne yiyip ne içecek?
Çocuğunu nasıl okula gönderecek???
Borç... borç... borç
Nereye kadar?
Sonra da kalkıp bu şaşalı törenleri sosyal medyada paylaşıyorsunuz.
Efendiler ...
Bu gidişat doğru bir gidişat değil.
Gelin buna bi çözüm bulalım..
Eee vallahi de billahi de bu görüntüler gençliğin psikolojisini de bozuyor 
Ciddi depresyonlar da yaratıyor.
Hatta intiharları tetiklediği dahi söyleniyor.
Bu vahim bir durum.
Yol yakın iken gelin bu yaraya bir neşter vuralım.. 
Masa üstünde deste deste paraların,kilolarca altın takılmış gelin kardeşlerimizin sosyal medya görüntüleri şık olmayan görüntüler..
İşsizliğin, yoksulluğun kol gezdiği bu coğrafyada bu tür istisnalar varolan gerçekliği değiştirmiyor.
Yine de keyfiniz bilir.
Bizden söylemesi