Mesele şimdi daha net anlaşıldı mı? Özelikle, "kardeşim... Bu bir oyundur. Bu oyuna gelmeyin. Selahattin Demirtas devre dışı bırakıldı.
Kürtler yeni bir felakete sürükleniyor " diyen cenah oturup yeniden durum değerlendirmesi yapması lazım.
Artık öyle bir bahane de kalmadı.
Sn. Demirtaş'a da gidildi ve Sn. Demirtaş açık ve net bir dille şunları söyledi;
"DEM Parti İmralı Heyetimizin ziyareti vesilesiyle herkese yürek dolusu selam, sevgilerimi iletiyorum. Büyük bir fedakarlık ve ciddiyetle çalışmalarını sürdüren heyetimize de teşekkürlerimi sunarken ayrıca kendilerine, partimiz DEM Parti’ye, özellikle İmralı Tecrit Adasında demokratik çözüm ve barış için büyük çaba sarf eden Sayın Abdullah Öcalan’a güven ve desteğimin tam olduğunu belirtmek istiyorum.
Ancak siyasal barış, beraberinde toplumsal barış yani demokratikleşme, eşitlik, adalet ve özgürlükler mücadelesinin tüm kanallarını açacak şekilde yapılırsa kalıcı olur, herkesin ve ülkenin yararına olur. Bu şekilde, siyasal barışın toplumsal desteği de artar, halkın ekseriyetinin sahiplenmesiyle tüm provokasyonlar ve baltalama girişimleri de boşa çıkar.
Yine bu kritik ve tarihi dönemde, Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Özgür Özel ve diğer tüm parti liderlerine, barış için aldıkları ve alacakları inisiyatifler nedeniyle teşekkürlerimi sunuyor, desteğimi iletiyorum. Her türlü kişisel, partisel çıkarın ötesinde, demokrasinin güçlenmesine dair atılacak her adımın tereddütsüz yanında olacağımı belirtiyorum.
Selahattin Demirtaş
11 Ocak 2025 - Edirne Cezaevi...
Bu kadar net ve bu kadar açık.
Özellikle halkın bu süreci sahiplenmesi ve provokasyonların boşa çıkarılması çağrısı yapıyor
Hal böyle olunca netleşmesi gereken birkaç nokta var.
Birincisi bu sürece şüpheyle bakan kendini yurtsever HDP'li DEM'lı kabul eden her birey ;
1-Örgütülülük disiplini içinde üstüne düşen görevi bi hakken yerine getirmek zorundadır.
2-Kendinize lider seçtiğiniz liderliğe sadakat temelinde sürece sıkı sıkıya sarılıp tüm provokasyon ve sabotaj niyetlerini boşa çıkarmalısınız.
3-Mangalda kül bırakmayan tuzu kuru Kürt! Oluşumlar, devrimci-marksist söylemlerle havanda su döven anlayışların ajitatör söylemlerine itibar etmeden halkın-halkların bu sürece dahil edilmesi için mücadele vermelisiniz.
3-Gün husumetleri derinleştirme geçmişi pişirip pişirip servis etme günü değil.
4-Hendek operasyonları başta olmak üzere 40 yıldır yaşanan acılardan edinilen tecrübelerle, provokatör söylemlere değil, Kürt halkının acılarını yüreklerinde taşıyan liderlerin çağrısını esas almalısınız.
Eğer ki biz Kürtler safları sıklaştırıp samimiyetle bu sureci sahiplenirsek, bu söylemi ve süreci gündeme getiren iktidarın da cesaretini artırır olası tehlikeler karşısındaki kaygılarını azaltırız..
Önceki yazılarımda da dile getirdim, Emin olun ki bu süreci sabote edilmesi durumunda, Sn. Erdogan ve Sn. Bahceli'yi darağacında sallandırmayı dahi düşünen, ırkçı faşist zihniyetler pusuda bekliyor.
Bunların kimler olduğunu, siz benden daha iyi biliyorsunuz.
Onun için, duygusal davranmanın, dogmatik hesaplar yapmanın zamanı değil.
Merhum Demirel'in meşhur bir sözü vardı "dün dündü, bugün bugündür "
Aynen de öyle.
Hal böyle iken.
Bugüne sahip çıkmak zorundayız.
Halklar arası yeni bir barışın inşası için.
Akan kanın durması için
Gözyaşlarının dinmesi için
Kendimize lider olarak kabul ettiğimiz şahsiyetlerin çağrılarına 'amasız’, ‘fakatsız' bir saniye dahi tereddüt etmeden sahip çıkmak zorundayız.
Barış, huzur ve sağlıklı günler özlemiyle..