Bilirsiniz, bu köşede “birçok kıymetli gazeteci arkadaşım gibi”, çoğunlukla yerel meselelerimizi, köklü geçmişine, zenginliklerine ve büyük potansiyeline rağmen Van’ın neden hâlâ kalkınamadığını, ısrarla devam eden yanlışların bizi sürüklediği girdabı, bütün bunların sorumlularını döner dolaşır anlatır, eleştiririm.
Birkaç gün önce, Beşyol’dan Mecburiyet Caddemiz boyunca Soydan Kavşağı’na doğru tek başıma yürüyordum. Gündüz vakti hem araç hem yaya trafiği yine tıkanmış, kulak tırmalayan korna sesleri eşliğinde, sağlı sollu yediğim omuz darbeleri arasından sıyrılıp, ‘acaba ayağım bir yerlere takılıp düşer miyim’ bilinçaltı tedirginliği ile kaldırımda ilerleme mücadelesi veriyordum.
Bana göre yolun sağından yürüyorum ama, her defasında karşıdan gelen başka biriyle kafa kafaya çarpışma tehlikesi yaşıyorum. Kadın ya da erkek fark etmiyor. Bir türlü senkronize olamıyoruz, birbirimize geçit vermiyoruz. Sağa çekiliyorum karşımda, sola çekiliyorum karşımda…
Her nedense sadece Van’da böyle sıkıntılar var. Başka bir şehirde rastlamadım bu duruma. Kafamı kaldırıp yukarı baktım bir ara, aşağıdakilerden sıkılmışçasına.
Bakmaz olaydım, gerçekten hiçbir estetiği yok bu kentin, varoştan farksız, dedim kendi kendime. İçim sıkıldı.
Yolu yarılamışken Doğan Haber Ajansı Bölge Müdürü, değerli ağabeyim Feyat Erdemir aradı. Hissetti mi ne?
“Gel çay ısmarlayım” demez mi? Hemen yakınında olduğum meşhur ayakkabı boyacılarının olduğu sokağına saptım. DHA’nın bulunduğu iş merkezine dalıp hızla ikinci kata çıktım.
Feyat Erdemir’i Van’da tanımayan yoktur. Sıkı gazetecidir. Büyük donanımı ve geçmişi vardır. Radikaldir. İyi bir entelektüeldir.
Hem mesleki anlamda hem kültürel manada gıpta ettiğim, örnek aldığım az sayıda kişiden biridir.
“Nasıl gidiyor”, dedi. Bir çırpında demin yolda yürürken başıma gelenleri anlattım. Beni resmen kurtardığını söyledim. Kahkaha attı. Bir iki argo laf döndü.
Dedim ki, “Üstat bir gün Van’ın kitabını yazacağım. Mirasçısı olduğumuz Urartulara, diğer medeniyetlere, binlerce yıllık kültüre çok ayıp ediyoruz gerçekten. Bu kentin hali ne böyle?”
Dememe kalmadı, “Geç kaldın” demez mi?
Şaşırdım, “anlamadım” dedim.
Hemen sağ tarafındaki, hepsini aynı anda okuyor zannettiğim düzensizce üst üste duran onlarca kitabın arasından mavi kapaklı “Van’dan Bahseden Kitaplar” isimli kitabı çıkarıp uzatmaz mı?
Ani bir şaşkınlık ve derin tuhaflık hissettim içimde. Feyat abiyi, 30 yıldır tanırım. Tam bir kitap kurdudur. Nerde kim ne yazmış bilir, alır hepimizden önce okur.
Hatta bir sohbetimizde, evinde artık yer kalmadığı için 300’den fazla kitabı “yenge hanımın attığı fırçalardan sonra (!)” nasıl kolileyip bodrum katına taşımak zorunda kaldığını anlatmıştı. Gülüşmüştük.
“Bu kitapları istersen ben alabilirim” demiştim. Kabul etmişti ama, aylar geçti hâlâ oyalıyor beni. Belli ki kıyamıyor kitaplarına… Haklıdır.
Bodrumuna indirmek zorunda kaldığı kitap sayısı 300’ü geçen bir adamın evinde kaç kitabı var, kaç kitap okudu bu güne kadar? Açıkçası Erdemir’e bir gün yetişirim diye beslediğim umutlarımı, her geçen gün biraz daha yitirdiğimi itiraf etmeliyim…
Bana uzattığı kitabın yazarı yine Van’ın bilinen simalarından “Nedim İlikçi” hoca.
Öz be öz Vanlı. Emekli edebiyat öğretmeni.
Kitabı inceledim. Nedim hoca inanılmaz bir iş yapmış. Bilinen tarihten bu yana Van'dan bahseden Türkçe yazılmış veya yabancı yazarlarca yazılan ve Türkçe çevirisi yapılmış ne kadar kitap varsa peşine düşüp bulmuş.
5 yıl boyunca oturup aralarında her biri yüzlerce sayfalık, çok sayıda ciltten oluşan kitapların da bulunduğu 152 kitabı, kendi tabiriyle “harf harf, kelime kelime” okumuş. Özetlerini çıkartmış. Bu 152 kitabı anlatan bir kitap yazmış.
Deyim yerindeyse “kitabın kitabını” yazmış.
İsmi, “Geçmişten Günümüze Van’dan Bahseden Kitaplar.”
Bir kitap bağımlısı olarak, ne yalan söyleyeyim böyle bir kitabı görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Van’da bulunmadığı için Feyat abi internetten sipariş etmiş. –ki ona değineceğim birazdan- Bu kitaba hemen el koydum. Aynı zamanda internetten sipariş ettim.
Günlerdir soluksuz okuyorum. 482 sayfalık bir kitap.
Kitabı okurken bazen duygulandım. Bazen gurur duydum, bazen içim acıdı. Çoğu zaman “vay be” dedim. Bu topraklarda neler olmuş. Van ile ilgili hiçbir şey bilmiyormuşum diye hayıflandım.
Kitap Urartu medeniyetini, Osmanlı zamanlarını, Ermeni olaylarını, yaşanan acıları, Van’ın yaşam kültürünü, gelenek göreneklerini, mutfağını, kültür, sanat, edebiyat, şiir ve geçmişten günümüze Şehri-Van’ı her yönüyle anlatan kitapları anlatıyor.
Dünyanın öbür ucuna gitse de, ölünceye kadar Van’ı içinden söküp atamayan ve büyük işler başarmış olmalarına rağmen, Van hasretiyle yaşamışları anlatan kitapları anlatıyor.
Mesela, 1902’de Edremit Dilkaya Köyü’nde doğmuş, 1915 olaylarında Erivan’a, oradan da Amerika’ya göç eden “Kara Melek” lakaplı Amerika’nın en ünlü ressamlarından biri olan Arshile Gorky’nin, 1948’de intihar edinceye kadar dile getirdiği, Van hasretini anlatan kitapları anlatıyor.
Dediğim gibi soluk soluğa okunacak bir kitap…
*****
Okuduktan sonra Nedim Hoca’ya il dışında olduğu için telefonla ulaştım. Hem tebriklerimi, hem de teşekkürlerimi sundum.
Kısa sohbetimizin ardından, “Benim ulaşamadığım kitaplar da muhakkak vardır. Bu çalışmayı yaparken ilimizle ilgili bilgiler içeren ama henüz Türkçe’ye çevrilmemiş birçok kitabın olduğunu fark ettim. Dilerim onlar da tercüme edilir ve okuyuculara sunulur” dedi.
Bu sözleriyle, Van için önemli bir konuya da parmak basmış oldu bence.
*****
Bu arada çok beğendiğim ve takdir ettiğim bu kitabın eğer okursanız, sizin de fark edeceğiniz bir fazlalığı için hocaya küçük bir eleştiride bulundum. Son derece anlayışla ve nezaketle karşılık verdi.
Akıcı ve zengin içeriğine rağmen kitabın çok büyük bölümünde Van’daki Ermeni olaylarını tekraren anlatan kitaplardan bahsediliyor. Nedim hoca “Evet doğrudur. Bunun nedeni şu; Van’ı anlatan ve ulaşabildiğim Türkçe yazılmış veya Türkçeye çevrilmiş tüm kitaplara yer verdim. Ortaya böyle bir şey çıktı. Ermenice yazılanlar var ama Türkçe’ye çevrilmediği için onları okuyup özetleyemedim” dedi.
VAN’IN KİTABI VAN’DA YOK
Van’ın geçmişini öğrenmeye-anlamaya çalışan, bugünkü sorunlarına kafa yoran ve gelecekte neler yapılması-yapılmaması gerektiğini çalışan bir Vanlı olarak, Van’ı anlatan Kitapları yazan Nedim Hoca’nın kitabının Van’da herhangi bir kitapçıda bulunmadığını üzüntüyle öğrendim.
Van’ın kitabı Van’da yok. Van’ın sahipsizliği burada bir kez daha tescillenmiş oldu... Umarım en azından duyarlı bir kitapçımız bu işe el atar. Ben o gün Feyat Erdemir’e uğramasam, haberim olmayacaktı.
İsterseniz şimdilik internetten sipariş verebilirsiniz.
https://www.gulnaryayinlari.com/urun/gecmisten-gunumuze-vandan-bahseden-kitaplar/ linkinden ulaşabilirsiniz…
Kalın sağlıcakla…