Tabiat Ana’nın biz Vanlılara armağan ettiği, dünyada eşi benzeri olmayan kıymetlerden biri de İnci Kefali’dir.
“- biri de“ dememin sebebini biliyorsunuz. Bizde doğal ve tarihsel zenginlik namına yok yok.
(Akıl hariç, zenginliklerimiz say say bitmez.)
*****
Adına “inci kefali” deriz. Takriben 800 bin yıldır Van Denizi’nde yaşıyor! Yakın tarihe kadar huzur ve güven içindeydi.
Endemik bir balık, dünyada sadece Van Denizi Havzasında var. Bize özel.
Yaz aylarında 25 metre, kış aylarında 60 metre derinliklerde takılıyor.
Denizdeki mikroskobik planktonlarla (bitkisel ve hayvansal) besleniyor. Yetişkin hali ortalama 19 cm boyunda, 80 gr ağırlığındadır.
Maksimum 7 yıl yaşıyor. 3 yaşında cinsel olgunluğa ulaşıyor. Neslini devam ettirmek için ürüyor.
Üreme dönemi olan Nisan başından Temmuz sonuna kadar kalabalık sürüler halinde akarsu ağızlarında birikiyor.
Bunun şöyle bir sebebi var. Üremek için yumurtasını bırakabileceği tatlı suya ihtiyacı var. Van Denizi’nin suyu çok tuzlu ve sodalı. Yumurtalar için uygun değil.
*****
Van Denizi çevresinde büyük-küçük 106 akarsu var.
Balık, 800 bin yıldır bu tatlı su ağızlarına gelip önce osmotik ayarlama yapıyor. Yani tuzlu sudan tatlı suya geçiş için bedenini-hücrelerini hazırlıyor.
Su sıcaklığı 13 °C civarına ulaştığında yolculuk başlıyor.
*****
Yolculuk bazen 3 km, bazen 5 km, eğer Bendimahi çayına girmişse 23 km’ye kadar uzayabiliyor. Besin alamadan önüne çıkan doğal ve yapay engelleri aşmak için mücadele veriyor, bazen şelaleleri tırmanmak zorunda kalıyorlar.
O akılsız sandığımız balığın aklında tek bir amaç var, 800 bin yıldır devam eden bu kutsal yolculuğu devam ettirmek.
Sonunda akarsuların yayıldığı, akıntı hızının düştüğü, hafif çakıllı, kumlu bölgelere ulaşınca yumurtalarını bırakıyor.
Sonra Denize geri dönüyor, ama dönerken öyle pat diye tuzlu suya atlamıyor.
Bu defa da tatlı sudan tuzluya geçebilmek için osmotik ayarlama yapıyor, akarsu ağızında bir müddet daha bekliyor. Yumurtadan çıkan yavrular 1-2 hafta içinde gelmeye başlıyorlar.
Bu kutsal seremoni ve doğa şöleni, her yıl Temmuz sonuna kadar böyle devam ediyor.
PROF. DR. MUSTAFA SARI EFSANESİ
1997 yılına kadar, “biz Vanlılar ve bütün dünya” yukarıda bahsettiğim bu olağan üstü, büyüleyici ve kutsal mücadelenin farkında değildik.
1997 yılında, nev-i şahsına münhasır, gerçek bir bilim insanı ortaya çıktı.
YYÜ Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı.
Birçoklarından farklı olarak, sadece masa başında değil, sahada da bilim üreten Prof. Sarı, Van’da balık yüklü kamyon kasalarının arkasından sarı havyar aktığını fark etti.
İşin peşine düştü.
Onu Van’a adeta, “Halik” göndermişti.
Uzun araştırmalar ve gözlemler sonucu, balığın üreme döneminde sürüler halinde tatlı su ağızlarına akın ettiğini ve osmotik ayarlama için buralarda beklediğini, bunu fırsat bilen balıkçıların ise onları kamyon kamyon çektiğini anladı.
Bu avcılık değil bir tür katliamdı. Derhal harekete geçti, Üniversite yönetimine, kamu otoritelerine koştu. Durumu anlattı. Bunun önüne geçilmeliydi.
Hoca, maalesef uzun süre anlaşılamadı ve “ekmeğimizle oynuyorsun” diyen balıkçıların tehditlerine, hatta saldırılarına maruz kaldı.
Bendeniz “bir gazeteci olarak” o günlerde Prof. Sarı’nın yaşadıklarının canlı tanığıyım.
Ama pes etmedi. Kamu otoritelerini ve Van kamuoyunu ikna etmeyi başardı. Doğa Gözcüleri isimli bir de Dernek kurdu.
Yıllar süren mücadelesinde kazanan taraf oldu. İnci Kefali’nin üreme dönemi olan 15 Nisan-15 Temmuz tarihleri arasına avlanma yasağı geldi.
Yanlış avcılığı, İnci Kefali katliamını büyük oranda önlemeyi başardı.
İnci Kefali, günümüzde 43 bin ton olan Türkiye iç su balıkları üretiminin, tek başına yüzde 36’sını, yani 15 bin tonunu oluşturuyor. 14 bin insan geçimini, inci kefalinden sağlıyor.
1997’den bu güne balığın boyu 16 cm’den 19 cm’ye çıktı. Balıkçılar 100 metre ağdan 2.8 kg balık alırken, bugün 7.8 kg alıyor.
Prof. Dr. Sarı, şimdi Balıkesir Bandırma Üniversitesi Öğretim Üyesi. Marmara Denizindeki meşhur müsilaj sorunuyla ilgileniyor. Eğer sözünü dinlerlerse, Marmaralıları da kurtaracağına adım gibi eminim.
O bir efsane ve biz Vanlılar kendisine çok şey borçluyuz. Ne kadar teşekkür etsek azdır…
JANDARMAYA TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ
İnci kefalleri, üreme döneminde akarsulara 10 ile 16 bin arasında yumurta bırakıyor. Yani bu döneminde bir tane balığın avlanması, yüzlerce yavrunun katliamı anlamına geliyor.
İşte bu noktada Van İl Jandarma Komutanlığı 1997’den beri büyük emek veriyor.
Jandarma, üreme dönemindeki balığın başında 24 saat nöbet bekliyor. Bu gerçekten memleket adına gurur verici bir durum.
Kayıtlara baktım, yasak döneminde ekseriyetle Deliçay, Zilan, Bendimahi, Karasu, Engil Çayları ile Çolpan Suyu deltasına, her yıl yüzlerce operasyon yapılıyor. Binlerce metre manyat ağı, binlerce metre misina ağı, yüzlerce serpme ağ, 30-40 ton canlı balık, 50-60 ton ölü balık ele geçiriliyor, idari para cezaları kesiliyor, araçlar trafikten men ediliyor. Kaçak avcılara nefes aldırılmıyor.
General’inden Er’ine, bu konuda emek veren her askere, sonsuz teşekkürler.
İNCİ KEFALİ BULUNMAZ NİMET
Biliyor musunuz, beyaz etli ve son derece lezzetli olan İnci Kefali, aynı zamanda bir kalori deposudur. Diğer balıklardaki ortalama 15-20 olan kalori miktarı, İnci Kefalinde 28 ila 45 kaloriye kadar çıkıyor.
Vitaminler ve mineraller açısından oldukça, doymamış yağ asitleri bakımından kırmızı et ve kanatlı etlerinden daha zengindir. Protein değeri, kırmızı et ve kanatlı etlerin değerine eşittir.
Düzenli olarak tüketildiğinde, kalp hastalığı ve felç riskini azaltır, kolesterol metabolizmasını düzenler. Kemikler güçlenir, astım tehlikesi azalır, prostat kanseri riski düşer, ciltteki kırışıkları önler.
Bol balık yiyen çocuklar daha zeki olur.
Bu kalitesine rağmen hem kırmızı etten, hem tavuk etinden, hem de diğer balıklardan daha ucuzdur.
İnci kefali hem ekonomik kaynak, hem sağlıklı besin, hem turistik zenginliktir…
Daha ne yapsın ?
(Başkalarının elinde olsa neler yapmazdılar, değil mi?)
Kalın sağlıcakla…