Gelin şu bayramı fırsat bilip, birbirimize barış eli uzatalım.

Gelin şu ölümlere ‘DUR’ diyelim.

İnancınız olsun ki fazlasıyla yanıyor canımız.

KARDEŞLİK’ mevzusunu çok sevmiyor olabilirsiniz ama ölümler fazlasıyla ağır.

Biraz cesur olalım ve taraflara çağrıda bulunalım.

 

‘ÇEKİN ELİNİZİ TETİKTEN… SUSTURUN ŞU NAMLULARI’

Zira hepimiz kaybediyoruz.

Uzaklaşarak, sesiz kalarak, susarak veya alkışlayarak bu savaşı durduramayız.

Kan gelir bulaşır suratımıza.

Yapmayın.

Yapmayın lütfen.

 

Eyy siyasete yön verenler!

Silahı elinde bulunduranlar!

Tanklar üzerinde gücün azametine sığınanlar…

Bu ruh haliyle mi kardeşlik müessesesi inşa edilecek.

İnsanların karşılıklı olarak ölmesine göz yumularak mı?

Ölümlerden medet ummak kime fayda sağlar?

Yemin olsun ki bu coğrafyanın insanı hiçbir zaman komşusunun ölümüne razı olmadı. Yüksekova’dan, Tokat’a, İzmir’e, Aydın’a ya da başka Anadolu şehirlerine gidecek tabutlara sevinmedi.

Böylesi hasmane karaktere sahip bir halk değil.

Yüzyıllar boyudur akan kanın durması için ısrarını sürdürüyor.

Bu gün de aynı samimiyetle ölümlerin önüne geçmek istiyor.

Ne adına ve kimler tarafından başlatılmış olursa olsun, bu çatışmalı ortamı sonlandırmak istiyor.

“Dayatılan çatışmalı ortam son bulsun, ölümler olmasın” diyoruz.

Bundan daha masumane ne olabilir ki?

Ölümün önüne geçmek, yeni ocakların sönmemesi için yollara düşmek neden suç olsun ki?

Zira kentteki tüm Sivil Toplum Kuruluşları ve Demokratik Kitle Örgüt’lerinin de böylesi bir niyete katkı sunmalarını bekliyorum.

Ekonominin kötü gidişatından dem vuranlar, memlekete huzurun, barışın gelmesini isteyenler, insanca yaşama hayalleri olanlar bu çağrıya kulak vermeliler.

Hatta ve hatta görev arkadaşlarını bu çatışmalı ortamında kaybeden polisler, askerler, meslektaşlarının yetim kalan çocuklarına sarılıp gözyaşı akıtan memurlar bu kervana katılmalılar.

Bu savaş, bu ölüm, bu tahribat kimseye fayda sağlamaz.

Yeni bir baharı beklerken, temel şiarımız, insanların yaşaması olmalı.

Güzelim coğrafyada hayatının baharında ölen insanların tabutlarını taşımak bizim harcımız değil.

Hayallerimiz var, çocuklarımız var o çocuklara yaşanır bir hayat bırakmak zorundayız.

Bu dünya ölümlü dünya…

Baki olan bir tek Xwuda’dır.

Öyle ise kardeşin kardeşe kurşun sıkması da neyin nesi?

Başkasının çocuğu ağlarken, senin çocuğun nasıl güler?

Başkasının anası evladının tabutuna sarılırken, senin oğlun nasıl damatlık giyer?

Bu kin ve garezi daha ne kadar sürdüreceğiz?

Yaşanan bunca ölümlere ve kıyımlara rağmen hala bir arada yaşayabilme ihtimalimiz varsa neden denemeyelim?

40 yılda bu ülke 50-60 bin insanını kaybetti.

Hele bir dönün bakın gerilere bu işin kazananı var mı? Savaşın kazananı olmaz!

Onun için gelin hep birlikte birilerinin koltuk davası uğruna sürdürdüğümüz husumet ve düşmanlıktan vazgeçelim.

Yüksekova bir milat olsun. Gever bir ilk olsun.

Daha fazla can yanmadan...

Daha fazla tabut Van havaalanına gelmeden...

Yüksekova mezarlıkları Kürt çocuklarının cenazeleriyle dolmadan...

Gelin samimiyetinden şüphe duymadığım bu yürüyüşe destek olalım.

Savaşı değil barışı,

Düşmanlığı değil kardeşliği,

Ölümü değil yaşamı seçelim.

Gelin yol verin bu kervana.

Birlikte ulaşalım Ova’ya.

Aynı sofraya oturalım

Barış ve kardeşlik şarkılarıyla halaylar kuralım.

Savaşla yaşarken barışı bilmiyorduk. Çözüm sürecinin olduğu yıllarda barışın tadına baktık. Şimdi yeniden ölümsüz zamanlar yaşamak için

GELİN SUSTURALIM SİLAHLARI