Tarihsel nedenlerine baktığımızda Van’ın kalkınma sorunu, sanayileşememe, endüstrileşememe sorunudur. Kalkınma, gelişmiş sanayi, güçlü ekonomi ve güçlü istihdam ile mümkün olabilir. Sanayileşmenin başlangıç dinamikleri ise o şehrin insanında, toprağında, havasında, suyunda gizlidir.
Bursa, Antep, Denizli, Kayseri, Konya, Sakarya vs. illerinde olduğu gibi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız verilerine göre, Türkiye il bazlı gelişmişlik sıralamasında, Van 77’inci sıradadır. Elazığ 42’inci, Malatya 44’üncü, 1990’da il olmuş Batman 72’inci sıradadır.
Etrafımızdaki illerin gelişmişlik düzeyi ise şöyledir; Kars 69, Iğdır 70, Bingöl 71, Batman 72, Şanlıurfa 73, Mardin 74, Siirt 75, Bitlis 76, Van 77, Hakkari 78, Muş 79, Ağrı 80, Şırnak 81.
Kişi başına milli gelirde ise Van hepsinden geridedir. 81’inci sırada, yani Türkiye sonuncusudur.
Maalesef…
Durum bu kadar ‘vahim’ yani.
“Bize kalan insanlığa bırakılmak istenilen değil” yani.
45-50 yaş üstü Vanlılar hatırlar. Eskiden fabrikalarımız vardı bizim. 70’li, 80’li yıllarda kurulmuş. O günlerin yokluğunda ve bin bir zahmetlerle…
Van nüfusu o zamanlar 70-80 bin.
Van Yün İplik Fabrikası, Van Deri ve Kundura Fabrikası, Van-Süt, Van Yem, Van-Et Balık, Erciş Şeker Fabrikası, Van Çimento gibi önemli fabrikalar.
Binlerce vatandaş buralarda çalışıyor, üretiyordu.
Kundura fabrikası yıllık 480 Bin çift ayakkabı, Yün İplik 1 Buçuk Milyon adet battaniye üretiyor, hammaddeyi Van ahalisinden alıyor, ürünü Dünyaya satıyordu.
Vizyona bakar mısınız?
Sezonda sadece Muradiye ve Erciş’ten değil, Van’ın hemen tüm ilçelerinden yola çıkan binlerce şeker pancarı yüklü römorklu traktör ve kamyon, Erciş Şeker Fabrikasına ulaşmak için tek gidiş tek dönüşlü Van-Erciş asfaltına diziliyordu. İl dışından gelenler hariç.
Çiftçi bedava küspe, ucuz yem alırdı. 9. ayda devletten tahsil ettiği alacağı ile ailesine bakıyor, çocuğunu okutuyor, esnaftan alış veriş yapıyor, bir yıl boyunca Van ekonomisini canlı tutuyordu.
Hayat ne güzeldi…
Van Çimento gurur kaynaklarımızdan biriydi…
O dönem kamu yatırımlarının yarattığı pozitif iklim sayesinde, bir biri ardına özel sektör yatırımları da gerçekleşiyordu. Van Gölü Un Fabrikası, Vantaş Un Fabrikası, Şamran Un Fabrikası, Başaran Un Fabrikası, Biriket Sanayi Anonim Şirketi, Tuğla Kiremit Sanayi, Mis Tuz Fabrikası, Van Gaz Dolum Tesisleri, Van-Et Entegre Et Sanayi A.Ş, Çivi ve Demir Anonim Şirketi, Ekmek Sanayi (Vesan) Anonim Şirketi, Ar Akü Fabrikası ve Bulgur Sanayi Kolektif Şirketi, bunlardan bazılarıydı.
On binlerce vatandaş buralarda çalışıyor, üretiyordu…
Günümüzde bu fabrikaların sadece isimlerini hatırlayabiliyoruz. Kederle.
Bu arada kaybettiklerimiz arasında en önemlisi hayvancılıktır. 30 yıl öncesine kadar, hayvancılık geleneksel alışkanlıklarla yürütülmüştü Van’da. Küçükbaş hayvancılık, özellikle koyun yetiştiriciliği gelişmişti. Türkiye'deki toplam koyunların yüzde 5,34'ü (1.904.920), sığırların yüzde 1,5'i (150.020) Van'da bulunmaktaydı. Her yıl 500 bine yakın küçükbaş ve 50 bine yakın büyükbaş hayvan kasaplık olarak diğer şehirlere-ülkelere satılmaktaydı. Van canlı hayvan deposuydu.
Hepsi bitti…
Van’ın da bulunduğu şehirlerin et ihtiyacı için Et Süt Kurumu, Avrupa Ülkelerinden, Brezilya ve Urugay’dan ihale yöntemiyle ithal hayvan satın almaktadır.
Utanç verici.
Yıl olmuş 2025. O günlerin çok çok gerisindeyiz. Halimiz içler acısıdır.
Gelişmişlikte 77’inci, Milli Gelirde Türkiye sonuncusuyuz.
Bilim adamları, “Bir sınır şehri ve bölge merkezi konumundaki avantajlı bir şehrin nasıl kalkınamayacağını ve bunu kendine dert etmeyen vizyonsuz yöneticilerin nelere mal olabileceğini” araştırmak isterse, herhalde Van’dan daha iyi bir laboratuvar bulamazlar.
GÖÇÜN ETKİSİ
Yazdıklarıma “Van’ı esasında göç etkiledi” diye itiraz edenler olabilir. Evet, elbette kabul ederim. Göç oldu 1990’larda. Şehir kendi ilçe ve köyleri ile çevredeki Ağrı, Bitlis, Hakkari, Şırnak, Siirt ve Mardin gibi illerden yoğun göç aldı. Sağlıklı büyüyemedi, kısa sürede şişti.
Göçten hoşlanmayan şehrin eski sakinlerinden sosyoekonomik durumu iyi olanlar Van’ı terk etti.
Siyasi tutsak, değerli hocamız ve hemşerimiz Sayın Prof. Dr. Ahmet Özer’in dediği gibi; “Van, eski sakinlerinin ihanetine, yeni sakinlerinin öngörüsüzlüğüne teslim oldu.”
Lakin nitelikli bir organizasyon ve akıllı, vicdanlı yöneticiler göçle gelen bu insan kaynağını fırsata çevirebilirdi. Van’ın geri kalmışlığının sebebi göç değil, vizyonsuzluktur.
Mesela yanı başımızdaki Siirt’e bakalım. 30 yıl önce Siirt Fıstığının adı sanı bilinmiyordu. Kamu ve üniversite vatandaşa yol göstermiş, motive etmiş, şehrin üretiminde devrim yaratılmıştır. Kentin idealist ve hümanist yöneticileri Siirt’in kıraç ve taşlık alanlarını üretim merkezine kıymetli bir hazineye dönüştürmüştür.
Van’daki kötü yönetim, bugün 30 yıllık bir kayba, bugünden itibaren her şey doğru yapılsa bile yine en az 20-30 yıl daha düzelemeyecek bir geri kalmışlığa sebep olmuştur.
Kaldı ki, doğru işler yapacak bir üst akıl, bir güç, bugün mevcut değildir maalesef. Bilakis daha fazla nasıl para kazanırım hırsı ve açlığı içinde yöneticiler çoğunluktadır.
Yeni yeşermiş sermaye çevreleri, yerel kalkınmayı, devletten gelecek teşviklere, düşük faizli kredilere bağlamaktadır.
Evet kaynak istemek yanlış değildir. Zaten kaynak olmadan kalkınma mümkün değildir. Ancak arka planda memleket sevdası olduğu konusunda derin endişeler taşıdığımı söylemek isterim. Bu güne dek kalkınma ajansı vs. adları altında çeşitli organizasyonlardan ve hazineden çekilen teşviklerin, hibe ve kredilerin toplam büyüklüğü ile Van’ın ne kazandığına bir bakmakta, mukayese etmekte fayda vardır.
Tek derdi daha fazla teşvik ve düşük faizli kredi olanların seslerinin kalabalık ettiği bu ortamda, kalkınma falan mümkün değildir. Amaç acımasızca paradan para kazanmaktır. Fakir daha fakir, zengin daha zengin olacaktır. Yürütülen mantık bu. Motto budur.
PEKİ NE YAPILMALDIR
Tarihsel sürece baktığımızda Van’ın teşviklendirilen özel sektör eliyle kalkınamayacağı bellidir. Van’da böyle garip bir ortam yaratılmıştır. Hatta teşviki alan yatırımı arabaya, eve, tarlaya veya batıdaki şehirlere yapmaktadır.
Yapılacak şey bellidir. Yarından tezi yok STK’lar ve özel sektör bu manada devre dışı bırakılıp, kamu eliyle ve Üniversite işbirliği ile gerçek manada Van yararına, üretime dönük realist yatırımlar planlanmalıdır. Teknoloji geliştirme, eğitim ve beceri seviyelerinin artırılması programları, altyapı geliştirme, ekonomik politikaların etkinliğinin bağımsız güçlerce denetleneceği ve dış yatırımları çekecek planlamalar yapılmalıdır.
Önce ‘Acil Eylem Planları’ hazırlanmalı, devreye sokulmalı, sonra atılacak kısa, orta ve uzun vadeli adımlar programlanmalıdır.
Bu arada bir kişi veya grubun aklıyla hareket edilmemelidir. Temel düstur bilim olmalıdır. (Finlandiya modeli mesela) Ehil ekiplerce yurt içi ve yurtdışında inceleme ve araştırmalar yapılmalıdır. Sadece iktisadi kalkınma alanında değil, eğitim, sağlık ve ekolojik anlamda da yapılmalıdır.
Üniversite işbirliğinden bahsederken, içi boş badem bıyıklarla doldurulmuş günümüz Üniversitesini kastetmediğimi belirtmek isterim.
Demokratik akademik özerkliği olan bilim üreten bir Üniversite. Bu Üniversite kentte ve bölgede kalkınmanın yolunu aydınlatan bir meşale olmalıdır. Bilim adamları şehri incelemeli, bize neyi, nasıl üreteceğimizi, pazarlayacağımızı söylemeli yatırımcılara ve yatırımcı adaylarına bilim sunmalıdır. Çalışanlara mesleki beceri kazandırma programları açmalı, OSB’ler geliştirilmeli, Üniversite işbirliği ile iş garantili meslek kursları verilmelidir.
Bu en azından kalkınma için sağlıklı bir ilk adım olabilir.
Çok mu zor ?
HUKUK KATLEDİLDİ
Ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engellerin başında hukuksuzluk gelir. Ülkemiz maalesef Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün kısa süre önce açıkladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde bu yıl dünyada 180 ülke arasından 115’inci sırada yer aldı. Geçen yıl 101’inci sıradaydık. 2013’te 50’inci. Mısır, Zambiya ve Gambiya gibi ülkelerin gerisine düştük. Hukuk olmadıkça kalkınma olmaz.
Zamlar sağanak yağışlı. Kazançlar illegal, Yoksulluk legal…
Yazık.
CUMHURBAŞKANIN DİL SÜRÇMESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan Van’daki konuşmasında “Bizim hedefimiz partimizin oy oranını yüzde 50'nin altına düşürmemektir” dedi. Herhalde dil sürçmesi oldu. Nitekim resmi seçim sonuçlarına göre AKP 2024 seçimlerine yüzde 35,48 oy, ondan önceki 2023 seçimlerinde ise 35,62 oy almıştı.
Galiba “yeniden yüzde 35’in üstüne çıkarmak istiyoruz” demek istedi. Dil sürçmesi oldu. Bence imkansız. Umarım böyle dediğim için TCK 216. Madde kapsamında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan tutuklanmam…
Kalın sağlıcakla….