Hasta bir şehir, sosyal güvencesi yok, kalp ritim bozukluğu, damar tıkanıklıkları, akciğer, karaciğer, böbrek, bağırsak yetmezliği, safra taşı ve hijyen problemleri var. Tahlil sonuçları hiç iç açıcı değil. Yoğun bakımlık.
En önemli sorun ise, ruh sağlığı.
İmkanlar kısıtlı, iyileşme bünyeye bağlı…
Konumuz Van… Derdimiz Van…
O halde bu haftaki yazımıza başlayalım.
*****
Şehirler, bir arada barınma ve işgücü sağlayan fiziksel mekânlar olmanın ötesinde; toplumsal, siyasi, ekonomik ve kültürel etkileşim alanlarıdır.
Şehirler insanlar gibi, canlı varlıklardır. Gövdesi, eli, kolu, başı, ayakları, iç organları ve ruhları vardır.
Eğitimli, modern, entelektüel, enerjik, başarılı ve sağlıklı şehirler olabileceği gibi, okumamış, cahil, tembel, yoksul ve aynı zamanda hasta şehirler de olabilir.
Şehrin sakinleri ise hangi meslek, eğitim, bilinç ve gelir grubundan olursa olsun,
sağlıksız durumun sosyo-ekonomik alana etkisinden kurtulamaz, bu durum onların alışkanlıklarını ve yaşam kalitesini güçlü bir şekilde aşağı çeker. Bunu kim inkar edebilir ?
*****
Gelelim Van’a.
Dünyanın hâlâ yaşayan en eski kentlerinden biridir Van. İlk 50’de yer alır. Yaklaşık 7.000 yıl öncesine uzanan derin bir tarihi vardır.
Van binlerce yıl, Kale’nin özellikle güneyi ve çevresinde yaşamıştır. 1918’den sonra da günümüz mevkiine (Van Ovası’na) taşınmıştır.
Düzensizliğin, çarpıklığın başlangıcı esasında o günlerden gelmektedir. Bir şehrin fiziksel yapısı ve düzeni, iktisat, eğitim, bilinç ve kalkınmışlık seviyesini belirleyen, birinci etkendir. Mutluluğunu da.
Sözün özü 100 yıllık şehirleşememe serüvenimiz, içimizden doğru düzgün Liderler çıkmayınca, bizi, beceriksizliklerin yarattığı sağlıksızlıkla karşı karşıya bırakmıştır.
“Kronik Ruh Yetmezliği” dememin sebebi tam olarak budur. Van’ı yönetenler bu güne dek, günü kurtarma derdinde olmuş, bir gün sonrasını planlama basireti gösterememiştir. (istisnalar kaideyi bozmamıştır)
Şehirdeki resmi ve sivil kurumlar ve aydın kesim, “nemelazımcılık” gayretsizliği içinde olmuş, hiç kimse elini taşın altına koyma cesareti gösterememiştir. Van adeta vazgeçilmiş, ruhsuz, çarpık, yoksul ve sahipsiz bir şehir olmuştur. Modernleşememiştir.
Bir şehir nasıl büyümemeli...? sorusuna, ‘Van gibi’ cevabı, en ideal cevaptır.
Ne yazık ki…
Derler ya, “düşmanıma bile dilemem.” Tam olarak öyle.
Şehir nefes alamaz, trafik arapsaçı iken, en önemli ilçe belediyesi (İpekyolu) bugün en kalabalık caddenin üzerinde ve kurulduğu günden beri kiralık bir binadadır. (!) İnsan sirkülasyonun en yoğun olduğu resmi ve özel bankalar, hâlâ Cumhuriyet Caddesi’ndedir, kaldırımlarda adım atılacak yer yoktur. Park yeri bulmak akıllara zarardır.
Merkez mahallelerde yeni inşa edilen binalara sözde 5 kat izin vardır. Ama ne hikmetse yanı başına, büyük müteahhit firmalara özel, 9 kat ruhsatı verilebilmektedir. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur…”
Tüm bu garabetin üstüne, tutup çok uzaktaki boş arazilere, şehirden soyutlanmış, kopuk, konut projeleri inşa edildi bir yandan. On binlerce ailemiz, buralara mahkum ve mağdur edildi.
Çektikleri eziyet, ıstırap, tarif edilir gibi değildir. Öngörüsüz yayılma ile bu ailelerimizin şehir içi yolculuk çilesi, adaletsizliğe dönüşmüş, hayat kalitesi, enerjileri yerle bir edilmiştir.
İnsanları saatlerce uzaklıktaki dağ başlarına iskan eden akılların, rant için merkezde yarattığı çarpıklık, ahlaklı, vicdanlı ve istikamet sahibi yöneticilerin yapacağı bir iş değildir…
*****
İzninizle sizi birazcık gerilere götürmek istiyorum.
Ne olurdu zamanın yetkilileri veya ardılları, Van şehrini planlarken Kalecikten, Toprak Kale’den, Erek Dağından, Kavurma, Bakacık ve Elmalık Köylerinden Vangölü kıyısına dik inen birbirine paralel en az 50 metre genişliğinde büyük caddeler açsaydı.
Ne olurdu, Vangölü kıyısına inen bu bahsettiğim onlarca büyük caddeyi dik kesen, Edremit’ten üniversiteye devam eden büyük bir sahil yolumuz olsa idi. Kenarından tramvay hattı geçen, göl kıyısında yürüyüş bantları, sosyal tesisler, eğlence merkezleri olan.
Halk sahilde kaliteli zamanlar geçirebilse, deniz havası eşliğinde yürüyüş yapsa ve sosyalleşseydi. Van, yüzü gülen neşeli insanların şehri olsaydı.
Bisiklet yolu da olsaydı… Ne olurdu ?
Yürümekten keyif aldığımız geniş kaldırımlı ve yaşayan caddelerimiz olsaydı. Bu caddelerde resmi kurumlar, kafeler, giyim mağazaları, alışveriş ve eğlence merkezleri olsaydı. Şehir, Cumhuriyet ve Maraş Caddelerine ve yürünemez hale gelen ara sokaklara sıkışmamış olsaydı.
Evlere ve arabalara hapsolmuş, enerjisi düşük, ruhu olmayan, antidepresana muhtaç, hayaletler kadar yalnız insanların yaşadığı bir şehre dönmüş olmasaydık.
*****
Peki ne yapılmalıdır?
Esas mevzu bu.
En başta söyleyeyim. Olan olmuş ve kabul etsek de etmesek de, beğensek de beğenmesek de elimizde bu vardır. Aynı zamanda yerinde durmayacak, sorunlarıyla birlikte büyümeye devam edecek bir şehir.
Bu şehir çok uzak olmayan bir gelecekte, güneyde Gevaş’a, kuzeyde F Tipi Cezaevi, Alaköy ve Mollakasım’a, doğuda Kıratlı, Karpuzalan ve Erek Dağı Yamaçlarını içine alacak şekilde genişleyecek ve çok daha büyük yayılmaya sahne olacaktır.
Van’ın, Van Ovası’nda yaşadığı başarısızlığı oralarda yaşamaması için, önlem alması hatta belki de mevcut sorunlarımızın çözümü için bu durumu fırsata dönüştürmesi gerekir.
Nasıl mı ? Cesur yürekli, memleket sevdalılarıyla…
Van, ne zamanki aklı başında insanların önderliğinde bir araya gelip, akıl yürütmeyi başarırsa, işte o gün zararın tam orasından dönmüş olacak.
Liderlik yapacak, özünde eşitlik, hamurunda adalet ve asalet olan, yeniliğe açık, ufku geniş, yüreği geniş yöneticilerle. Cesur ve bu özellikleri haiz milletin gerçek vekilleriyle.
Bu milletvekilleri zeki, çalışkan, bilinçli olmalıdır. İhale, ekonomik çıkar veya ego peşinde koşan Makyavelist’lerin işi değildir bu iş. Hatta böyleleri aday gösterilmemeli, gösterilmişse tepki gösterilmelidir. (Makyavelist: Ahlaka karşı menfaati önceleyen)
*****
Öte yandan, başarılı şehir yapmak için, mutlaka şehrin ruhunun canlandırılması gerekir. Kültürü, tarihi, doğası, insanları gibi tüm unsurları üzerinden gerçekçi tahliller yapılması, potansiyeli en güçlü yönlerinin belirlenmesi, alt ve üst yapılarının iyileştirilmesi, imajını güçlendirecek şekilde tasarlanması gerekir.
Acilen, doğudan batıya, kuzeyden güneye tramvay hatları yapılmalı, toplu taşıma sağlıklı hale getirilmeli, kamuya açık yeşil alanlar çoğaltılmalı, atık yönetimi geliştirilmeli, yenilenebilir enerji kullanımı ve kentsel tarım desteklenmelidir.
Şehir ile vatandaşlar arasında duygusal bağ kurulmalı, sosyal projeler, sosyal medya ve yerel kanallarda yayımlanacak kısa eğitim videoları ve hatta öyküsü ve çekimleri tamamen Van’da geçen bir dizi film yapılması sağlanmalıdır. (Mafya filmi değil, meramızı anlatan sevgi-aşk filmi)
*****
Mesela, ön plana çıkarılan tarihi yapılar, doğal güzellikler, kültürel zenginlikler üzerinden festivaller yapılmalıdır. Vangölü, uçan balık, tek göz kedi, otlu peynir, Van Kahvaltısı, kaleler, kiliseler, Akdamar adası, şelale, travertenler, peri bacaları, şamran kanalı, keşiş gölü, erek dağı, uşkun… adına festival yapılabilecek zenginliklerimizden sadece birkaç tanesidir. (Van dünyadaki en zengin ve en bahtsız şehirdir bu arada)
Bu imaj çalışmaları, sadece şehir ahalisine keyifli bir yaşam yeri değil, aynı zamanda iç ve dış turizme, şehir ekonomisine katkı sağlayacaktır.
*****
Mesela şehir meydanları inşa edilmelidir. Tarihimizi yansıtan meydanlar ! Turistik, sosyalleşme ve doğal buluşma meydanları. Meydanlarla şehir bir kimliğe kavuşturulmalıdır.
Yeri gelmişken söyleyeyim, umarım taşınması planlanan havaalanı kavşağındaki DSİ 17. Bölge Müdürlüğü’nün arazisi, bahsedildiği gibi şehre nefes aldıracak bir meydan olur. Aynı zamanda eski Emniyet Müdürlüğünün yerine de park yapılır !
Bir de, ‘Van kent meydanı’ diye tabir edilen Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Kent Meydanı meselemiz var. Ama ne meydan! Etrafı polis bariyerleri ile kapalı, ürkütücü, “acaba buradan geçsem başıma bir iş gelir mi?” diye korktuğumuz garip bir yer. Meydanlar böyle olmamalı...
Meydanlar, Van’ın ruhunu hayata döndürecek yerler olmalı, öldürecek değil…
*****
Diyeceksiniz ki bütün bunlar için çok büyük para lazım. Hayır, (hiç lazım değil demiyorum ama) akıl paradan güçlü bir silahtır. Paradan çok akıl lazımdır.
Ve, bu iş, yapabildikleri tek şey “demeç vermek” ve birbirlerine “vücut çalımı atmak” olan kentim mevcut siyasetçilerinin ve STK’cılarının işi değildir.
Ahlak, karakter, istikamet sahibi ve halkı düşünen siyasetçilere, milletvekillerine ve kentsel liderlere ihtiyaç vardır…
Hayallerimizin gerçekleştiği, özgürlük, refah ve keyif içinde hayatlarımızı sürdürebileceğimiz, yaşadığı yerle gurur duyan ve kendini güvende hisseden nesiller yetiştirebileceğimiz, ruhu olan güzel bir Van için yeniden görüşmek üzere,
Şimdilik kalın sağlıcakla…