Parçalar birleştirilince çoğu devletlerin ortak bazı özelliklerini yakalaya biliyoruz. Kendilerine has özgün istek ve ihtirasları bir yana, başkalarına ait olan zenginliklerin ve kıymetli değerlerin de kendilerinin olmasını isteme arzuları başat rol oynuyor.

 Bu aşağı yukarı insan kaynaklı her devletin ortak yanıdır. İşte bu istek ve arzu kimi zaman aymazlık ve arsızlık elbisesine bürünerek geçici bazı tatminkar sonuçlar verirken; çoğunlukla tahripkar yıkımlarla birlikte kızartıcı bir suç gibi insanın ve doğal olarak devletlerin her tarafına bulaşır.

    Dikkat edilirse ikinci dünya savaşının çıkış öncesi hazırlıklar ve savaş sonrasındaki manzara tam da bu tespiti yaşattı bize. Kimi devletler geçici dediğim kazanımların sarhoşluğuna kapılarak böbürlenmeye ve efelenmeye devam ettiler. Hala da o kaprisleri sürüyor. Kimisi ise dünyaya yaşattıkları kaprislerinin utancını anladılar ve insanlık mecrasına doğru kulaç açtılar. Şunu rahatlıkla teslim edebiliriz ki, en iyi sınavı veren son asra damga vuran Alman çocukları oldu. Onlar, ata-babalarının dünyaya yaşattıkları kötü mirasını kabul ederek insanlıktan özür dilediler. Sadece Almanlar mı yaptı? Elbette değil. Çoğu devlet veya millette aynı mecraya sahiplik ettiler. Ama en cesur duruşu onlar gösterdi.

    Yaşadığımız yirmi birinci asrın çeyreğinde bakıyorum da yine 20. asrın ortalarında gösterilen refleksler tekrar kendini göstermeye başladı. İstek, arzu ve talep aynı; yol, yordam ve yöntem farklı. Genel anlamı ile Orta-Doğu, özgün yapısı ile de Irak-Suriye. Sınır ihlalleri ile devletleri küçültme kapsamında, Büyük Orta Doğu projesi ile alevlenen ayaklanmalar ateş topu gibi ülkeleri sarmış durumda. Mezhepsel, ırksal ve kimi zaman grupsal menfaatler şeklinde baş gösteren olaylar önü alınmaz felaketlerin davetlisi gibi duruyor. Başkasının zenginliklerinde gözü olan devletler yine tarih sahnesine çıkmış durumda. Buralarda pay kapmanın hevesi çoğu ülkenin başını yakmaya aday gibi gözüküyor.

    En çarpıcı nokta ise devletler artık bu isteklerini başkalarının arzuları ile birleştirerek 'revde' usulü iş tuttuklarıdır. Bu durum ola ki üçüncü dünya savaşını veriyor olmasıdır. Çorap yine mazlumların başına örülüyor.

    Mesele geçmişte olup bitenlerden ders çıkararak,çekici gibi duran bu tuzaklardan uzak durmaktır.Bunun için şüphe yok ki,ileri görüşlülük şart. Feraset ve öngörü gibi önemli meziyetlerde yoğrulmayı gerektirir. Herkesin nefretle baktığı, şiddetle ittiği taraftan durmaktansa; sevecen ve güvenle bakılan yerde durma istenmeli. Tatmasan da meyve verecek ağaçlarını dikmeye devam et!... Lezzetin zararı yoktur.