1974 yılıdır ve biz Ankara’dayız. O dönem hareketli, dinamik ve çılgınlık derecesinde cesur davranan bir gençlik hareketinin içindeydik. 1972-1973 döneminde kayıtlar için gidip gelmiştim ama bu dönem kadar bir hareketlilik yoktu.

   Türkiye'deki değişimci grupların ağırlıklı gövdesi, Kürtlerin ayrı örgütlenme ve kendi başlarına güç olma istek ve taleplerine çok sıcak bakmıyordu. Bunların bu istek ve taleplerine es geçen Kürtlere ha keza defansif hareket gösteriliyor ve de BUND' çulukla itham ediliyorlardı. Kürtlerin sömürge statüleri ise ciddi tartışmalara neden oluyordu. Ayrıca Türk devrimci otoriteleri nezdinde bizler Kürt olarak vardık ama 'ulus olmamız' ise sıkıntılıydı. O dönem ezberlenen dört kriter vardı; onlardan 'toprak bütünlüğü' diye biri vardı ve en zalim olanıydı. Çünkü o ülke bütünlüğü parçalanmıştı. Ne birleştirecek gücümüz vardı, ne de o Türk devrimcilerini kısa yolda ikna edecek takatımız vardı.

 

   Türkiye bütünlüğü içinde ve sosyalist devrimle bir Türkiye kurtuluşu için de haklarımızın verileceği öneriliyordu. Dene bilir ki, Kürt devrimcilerinin en sıkıntılı dönemleri idi. Bereket bir enternasyonalizm diye art niyetle söylenen bir kavramın içinde biraz rahatlıyorduk ama; kendimiz aklımıza gelince yine sıkıntılar başlıyordu. Yani özgünlüklerimiz önümüzde kaybettirilmeye çalışılıyordu. Yani Dünya'yı sosyalist devrimle kurtarmak önceliklerimiz arasına sıkıştırılmaya çalışıldı. Veyhasıl dünyayı kurtarırsak zaten Kürtler de kurtulmuş olur diye bir sıkıntıyla yüz yüze geldik. Kendimizle ilgili hak arayışlar neredeyse 'gerici bir milliyetçilik' olarak gösterilmeye çalışıldı. Ama Filistin davasını savunmak  'enternasyonalist' görevler arsında yer aldı.

   İşte bu hal-i ruhiye içinde o dönem Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) silahla oynaşıyor ve bize de çok sıcak geliyordu. Çünkü o da nihayetinde bahsi edilen enternasyonalist devrimin bir parçasıydı.Bel ki inanılmaz  ama, bir FKÖ dan çok her birimiz bir FKÖ militanı gibi çalışıyor ve bağlılık duygusu içindeydik.Onlar için ne yapılırsa yeridir diye bir şey vardır  ya, işte öyle bir şey. Nedensiz de değildi. Çünkü Denizler ve yoldaşları Filistin'e gitmiş ve onlar için savaşmışlardı. Che Guvera'nın kahramanlıkları bize pratik bilgi olarak sunuluyor, enternasyonalizm bize gölgelik yapıyordu.

   Bu şekliyle ve bu havayla Filistin davasına bizler sahiplik ederek uğraşırken, devlet mantığıyla hareket eden muhafazakarlar ve diğer gerici hareketler bizi, anarşist ve komunist olarak değerlendirip üstümüze güldüler. Gösterilerde devlet güçleri bizi kovalıyor, dövüyor ve tutukluyordu. Çünkü Filistin mücadelesi o dönem mevcut iktidarlar tarafından anarşist bir hareket olarak görülüyor ve değerlendiriliyordu.

   Aradan zaman geçti, Filistin devlet oldu, Özerk yönetimleri oldu, dillerinde eğitim yapıyor ve  deredeyse 'Birleşmiş Milletlere' üye olarak alacaklar ama biz Kürtler hala bir şey olmuş değiliz.

   Yine aradan zaman geçti, FKÖ'nün önderleri değişti. Onları o zaman anarşist gören devlet yönetimleri şimdi onları bulunmaz Hint kumaşı olarak görür oldular. Herkesin Filistin davasına arka çıkması gerektiğini söylüyor ve taraf olmayanı ise zalimlerin yanında değerlendiriyorlar. Bu desteğin Kürtlerden de gelmesi yönünde telkinlerde bulunuyorlar.

   Oysa bu Filistinliler için bu kadar çabaladık durduk. O dönem Filistinliler tarafından hain yönetimler olarak görülen Türkiye yönetimlerine şimdikiler bir hayranlıkla bakıyor ve baba olarak değerlendiriyorlar. Biz kendi yönetimlerimizi biliyoruz, değişim ve gelişmeleri de mantıklı değerlendirebiliyoruz. Fakat Filistin yönetimlerinin bize karşı olan düşmanlıklarını anlamıyoruz. Filistin Devlet başkanı Abbas tarafından bir değer olmamız 'Arap alemi için bir felaket olacağı ' anlatılıyor. Halit Meşal tarafından 'bir şey talep etmemiz' fırsatçılıkla değerlendirileceği söyleniyor.

   Sizler bir şey değilken, bizler bir şey olasınız diye çabaladık. Hiç bir kıskançlıkta göstermedik ve hiç bir şeyimiz de yokken. Şimdi bir şeyleriniz nispeten var ve bizim yine hiç bir şeyimiz yok. Bir şeylerimizin olma ihtimali kendini gösterince sizdeki bu sancı da neyin nesi. Yoksa bu hainlik, bu fırsatçı davranma genleriniz de mi var ?.

  Ne kadar çok şey öğrenirsek öğrenelim, yine de öğreneceğimiz  çok şey vardır !....