Sanatın gücüne, yol aldığım renklerin aydınlığına olan inancım ile yaşam topluyorum.

Sanatın gücüne, yol aldığım renklerin aydınlığına olan inancım ile yaşam topluyorum. Çocukluğumda başlıyor sanat kimliğim. Çamurdan bir portrenin fırınlanmış hali, ilk oyuncağım oluyor. Sanat ile bütünleşen anım en büyük sevdam oluyor. Metafizik kurallarına aykırı geliyor portrelerim ve büyük kavgalar ile devleşiyor sanatımın kahraman dili. Doğru kelimelerim olmadı, lirik cümlelerin altında gizliden sığınağa erzak taşıyan derin imgelerimde olmadı, doğru fırçalarım ve beni anlamaya çalışan resimlerim oldu. Her bir hikâyem benzersiz bir tabloya bürünürken en çok ben sevdim. Duvarları süsleyecek, canlılık katacak bir mekâna ruhumun parçalarını feda edecek kadar hazırlıklıydım, her bir çerçevenin altına sakladığım ruhumun parçaları benden yanaydı. Yamalı susuşlar bıraktım kendimde, öfkemi ise gözümün süzdüğü canlılıklarda.

Sevgili günlüğümün ve beni şımartamayan annemin acılarına sığınıyorum, sırtımı yaslıyorum sol göğsüne. İncinen ruhunu görüyorum beden askılarında. İçim yandığında yazamadıklarımın arasına resmediyorum kadının en büyük sanat olduğunu. Tepeden tırnağa Tanrının en büyük sanatı kadındır diyorum. Direnmek için aşk ile sınıyorum kendimi ve aşk benim için var oluşum sanatımın ağır dili oluyor. Hayaller içinde hataların ve yanlışlıkların doğru bir adaletinin lisanı oluyorum. Maskeli yüzlerin aydınlığında, kimliksiz olan toplumsal anıların matemini irdeliyorum. Aykırı düşüyorum önce en yakınlarıma, sonra da en uzağımdakilere. Kendimi ifadesizlikten beraat ederek yol alıyorum, yolcu oluyorum. Gururlanan sol göğsüm bana öğütler veriyor, durmak sızın üretiyorum sanatın bana bahşettiği en derin fırça izlerini.

Ağlayan bulutlar, yüzümüze umudun aydınlığını sergileyen güneş, fırçam ve renklerin kutsal duruşu teselliler serpiyor. Ben ‘yaşamak için sanattır büyük AŞK diyorum’. Ertelenmiş hayatlar, kırılmış çocuklar, isimsiz acılar ve ötelenmiş kadınlar her bir tablonun en ince halatlarına beklenti oluyor. Kimse dokunmasın yüreğime, içimde çoğalan bir evren var ve ben o evrende miladını doldurmamış bir sevda topluyorum. Örselenmiş yaşamımda daha çok insan oluyorum ve daha çok değer veriyorum beni anlamayan yadırgayan topluma. Kızıl saçlı bir gece büyüyor içimde ve ben bir avuç mutluluk buluyorum renklerin suskun hallerinde. Uzakta bir matem bıraktım ve dedim ki  ‘‘Yürüdüğün yol aydınlığın ise, incitmesin seni’’…

Not: Ressam Haydar Ekinek ile yapmış olduğumuz röportajdan izler…