Nerde başladığını kimlere uğrayacağını, nerde son bulacağını kimlere veda edeceğini bilmediğimiz, derin bir mazisi ve yaşanmışlığı olan her bir eşyanın öyküsü vardır mutlaka. Kilimler örneğin; sabrın zincirini, zamanın öğretisini sunan evimize sıcaklığını, zarafetini ve canlılığını katan renk cümbüşüne sırlarını döken motiflerin derin mazisi. Yaz aylarında başlayıp kış aylarına bölünen zamanın derin tutanakçısı gibi. Yüreğimizin kapısında hasat edilen özlem çiçekleri ile renklendirilen bir köy hikâyesiydi, bir ilden diğer ile komşuluktu. En kalıcı hediye, çoğu zaman mirastı.

Kadınlar kilimi dokudukları an bulunduğu ruh hali ve duygularının birer tercümanı gibi ilmik ilmik sırlarını paylaşırlarmış. Hüznün, acının, mutluluğun ve gözyaşının derin bir sırdaşı gibi yaptıkları motiflerin arasına damga gibi kazırlarmış. Gizem ve sırlar ile dolu olan her bir kilimin güzelliği buradan gelirmiş, çünkü mayasında taşıdığı bir ömürlük sabırdır. Kimileri tarafında basıp geçmeye kıyamadığı duvarına astığı, kimiler tarafından da hunharca ezip geçtiği bir tarihin yol haritası oldu çoğu zaman. Her bir motifin kendine özgü bir ismi, her kiliminde kendine has bir adı varmış. Renklerin kendi aralarında sınıf atladığı karelerde çoğalan zamanın bir suyolu gibi geçip gittiği yeniden doğma ve yenilenmeyi barındıran simgeler. Sesli umutların sessizce işlenildiği uzun saçakların tarama işlemiydi. Gelinlik kızın ruhuydu heybe diye omuzuna astığı. Nefesinde baharları uyandıran kimseler görmesin diye sandığında sakladığı sihirli gamzesiydi.

Çocukluğumdan kalma birkaç anı depreşiyor ruhumda, oysa içimde çoğalan gurbet kuşlarına sırlarımı ifşa edecek, uçuracak yaşı geçmiştim. Annemin koyunları geliyor aklıma, topladığı yünleri ip yaptığı, o ipleri kökboyaları ile renklendirip babama çorap yaptığı günler. Kış gelmeden bitirme telaşı. Gaz lambası söner inzivaya çekilirdi uykular. Ertesi gün yeniden kendini tekrarlayan örme işlemi. El ve avuçları arasına alıp sıkıştıra sıkıştıra sığdırdığı desenlerin sıcacık yürek ısıtması. Bitmişti çorap ama giyecek zamanı yoktu artık,  hiç ayağını ısıtacak kadar ömrü de yoktu. Duvarda soğuk bir çivi ile asılı kaldı, ‘‘bir hayalin tılsım tuvali gibi renkli, canlı, hüzünlü’’…

Kaynak: Van Kilim Atölyesi ( Türkiye Eğitim, Kültür ve Sosyal Hizmet Vakfı)